BU KISA HAYATIN HER YANI GURBET
15 Agustos 2014 13:05:13
"Bu kısa hayatın her yanı gurbet" demiştim bir şiirimde. Yüreğime saplanan gurbet hançerinin her geçen gün daha da derinleştiğini görmenin acısını yaşarken, sebeplere bakmadan edemiyorum. Tabii ki sebeplere geçmeden gurbetin ne olup ne olmadığına bakmak gerekiyor. Doğup yaşanılan yerden uzakta olan yer diye kelime karşılığı var. Ama bu "yer" kavramı şehir, köy, ülke adıyla anılıp, tanımlanacağı gibi "kendine ait olan, aidiyet hissettiğin, içinde olmak istediğin" fiziki ve gönül dünyasını da kapsıyor.
İstediğin gibi yaşayamıyorsan, inandıklarını eyleme dönüştüremiyorsan, içinde yaşadığın toplumla aynı biçimde düşünmüyor ve uygulamıyorsan, sevdiklerinle aynı sofrayı, aynı mekânı, aynı düşünce ve duygularla paylaşmıyorsan "gurbettesin". Sosyolojinin "yabancılaşma" kavramının tam karşılayamadığı bir "el" olma halini, "yalnız"lığı, "çaresizliği" ifade ediyor bu zalim "gurbet".
Gönül Dünyasında yaşanan gurbete bir de fiziki gurbet eklenince mücadele etme şiddeti de artıyor. Öyle bir mücadele ki ne yaptığını, ne düşündüğünü, ne hissettiğini tam bilemeden "var olma" adına, özgüvenini kaybetmemek, ben de varım demek ve aldatılmışlığın intikamını alırcasına mantık zincirleri kurdurur. Canhıraş mücadelede ödenen ağır bedellere uydurulan mantık kılıflarıyla süre giden ve bir gün "eyvah yanılmışım" dediğinde de yapacak hiçbir şeyin kalmadığı, uğrunda feda edilen bir ömür bıraktıran zalim bir duygudur gurbet.
Koca şehirleri diğer adlarıyla metropolleri dolduran milyonlarla ifade edilen insanlar için sılayla gurbet birbirine karışmıştır. Şehirde köyünü, ilini, ilçesini yaşarken kendi çocuğuyla bile çatışırken, içten yükselen feryadın duyulmadığı kendisiyle de çatışan milyonlarca insan gurbeti yaşıyor. Doğup büyüdüğü veya bir şekilde aidiyet hissettiği sılasına döneceği günü düşlese de bir türlü kavuşamayacağını kabullenmek istemeyen, ölünce cenazesinin götürülmesini vasiyet eden ve karışacağı toprağın hayaliyle geçirilen ömrün bedelini gurbet türküleri dinleyerek ödemeye çalışan milyonlar. Göçüp geldiği yerin gelenek, görenek, töresini şehirde yaşama ve yaşatma gayretleriyle hemşericilik yapan, köy dernekleri kuran, düğünde, cenazede, hacı uğurlamasında, doğumda yerine getirdiği birkaç kuralın verdiği mutlulukla sıla hasretini dinlendirenler.
Bir insana yapılacak en büyük kötülüğün doğup, büyüdüğü ve kendini ait hissettiği yerden söküp almak olduğunu unutmak için verilen emekler. Köklerinden sökülüp getirilen ağaçların yeni yerlerinde tekrar kök salamayacağını kabullenmek istemeyip yeni fidanları geldikleri yerlere dikerek kendini avutanlar. Şehir hayatının ve kalabalığın değerleriyle uyuşmayan yaşam felsefesini, biçimini korumak için oluşturulan kapalı toplumlar. İçine kapanmış aileler veya kendini olduğu gibi hissettiren gettolar, cemaatler, gruplar. İletişimin kesildiği, onlar ve bizler diye ayrımın netleştiği sosyal yapıya doğru hızla alınan mesafede onlarında, bizlerinde içinde büyüyen gurbet çilesi kendine yumak yumak yeni sosyal ve bireysel problemler üretir. Birlikte yaşamayan, düşünmeyen, sevinmeyen, eğlenmeyen, üzülmeyen, inanmayan büyük yığınlar arasında nefes alacak küçük bir kahvehane, dernek odası veya bir aile ziyaretiyle geçiştirilen ama ana problemi büyüten bir sosyalleşme.
Anadolu'da bin yıldır İslam'ı yaşayan, Türk'e ait yaşam biçimini benimseyen bir geleneğin ortasından çıkmış bu toplum bir türlü uyum sağlayamadığı şehir yaşamının özünün gurbet olduğunu unutuyor. Anadolu'dan getirdiği geleneği şehirde yaşama arzusuna karşın, şehrin dinamiklerinin, hâkim güçlerin ısrarla şehir yaşamı İslam'la ve Türk'le ilgili değerleri kabul etmez tazyik ve tacizini savuşturmanın yolunu arıyor. En çıkar yol olarak da cemaatleşme reflekslerini devreye sokuyor. Bu cemaatlerin birinin içinde yer almayan ama İslami ve Türk'e ait yaşam biçimini benimseyenler de cemaat mensupları tarafından ötekilerin içinde sayılıyor. Bireysel yaşamı benimseyen için de cemaat mensupları öteki olmaya devam ederken, bu iki grup dışında kalan batı kurallarına ve dikte ettirilen şehir yaşamını benimseyenler için de kendilerine benzemeyenlerin tamamı ötekileri oluşturuyor. Şehir yaşamını benimseyenler için de sıla var ve aynı gurbet çıkmazını yaşıyorlar.
Öyle bir sosyal yapıya doğru hızla yol alıyoruz ki, tarihin derinliklerinde beylikler, aşiretler, boylar ve küçük devletçikler gibi aynı şehirde bölünmeler devam ediyor. Her birey gurbeti siyasal, dini, fiziki, yaşam felsefesi ve aile ölçüsünde bir şekilde yaşıyor. Kendini tam ait hissettiği bir şehir, bir kültür ve bir sosyal grubu olmadan soyunun dayandığı yer, inandıkları ve idealize ettikleriyle anılmaya, tanınmaya devam ediyor. Her ortam, her yer aslında onun değil. Dönüp sılaya gitse dahi oralı da değil. Tam kendini bulunduğu yere ait hissetmişken birileri aslında gurbette olduğunu hatırlatır. Babasının, dedesinin nerden geldiğini, hangi ırka ve inanca sahip olduğunu yüzyıllarca söylenir, yazılır, anlatılır. Hiç unutturulmayan bu gurbet duygusu sindirilip gider.
Tarihçiler, siyasiler, araştırmacılar mutlaka o gurbet vurgusunu yapar ve aslında bildiğiniz gibi değil ve aslı budur diyerek nereye ait olduğunu söylerler. Hümanist söylemler, evrensellik, tabiiyet gibi kavramlar göstermelik kavramlar olarak yerini korur ama her insanın aslının nereye dayandığı dillendirilir ve buna göre değerlendirilir.
Doğduğun, büyüdüğün aile, ailenin sahip olduğu inanç, ırk, ülke, memleket, köy, kendini ait hissettiğin sosyal grup tanımlamalarıyla örülü bir yaşamın her yanı gurbet
Acısının yüreklere oturduğu ve yaşaması ağır bir duyguyla baş etmek nerdeyse imkânsız. İletişim araçlarının artması, yolların kısalması da bu duyguyla baş edemiyor. Devlet Başkanı olmak da, apartmanlar yapmak da, binlerce dönüm toprak sahibi olmak da yok etmiyor. Alışmak ise insanın kendisini aldatmanın bir başka yolu. Keşkelerle başlayan düşünce alemi veya sohbetlerde sürüp giden bir çıkmaz yoldur gurbet
Kul olarak sayıldığımız geldiğimiz yere dönünceye kadar veya kulluk bilincine ulaşıncaya, yaratılanları kayıtsız şartsız sevinceye, kabul edip sinemize basıncaya kadar hep yaşanacaktır gurbet...
Bu Yazı Toplam 185 Defa Okunmuştur
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış