GÜVENDE MİYİZ?
08 Agustos 2014 01:19:20
Ülkemizde entelektüeller, yazarlar, basın ve siyasetçiler makro problemleri, uluslar arası ilişkileri, günlük siyasi çekişmeleri ve hayati öneme sahip olmayan konuları tartışırken, insanımızın insan olmasından kaynaklanan ihtiyaçlarını göz ardı etmektedirler. Oysa birey hangi konumda olursa olsun birincil insani ihtiyaçları bellidir.
İnsan ihtiyaçları beslenme, giyinme, barınma, güvenlik, sosyal gerçekleşme ve üreme gibi özetlenir. Bunların hepsi çeşitli şekilde detaylandırılır. Psikolojik temelleri incelenir ve yaratanın insana yüklediği özelliklerin yaşamına uygunluğuyla karşılaştırılır. Bunları gerçekleştirirken düşünmez ve süreç içinde tamamlanan ihtiyaçlardan dolayı kendimizi mutlu hissederiz. Ama bunların içinde bulunan "güvenlik" duygusunu ön kabulle var olduğunu düşünürüz. Bu yazıyı okuyanlar kendi kendilerine "Güvende miyiz?" Sorusunu sorduklarında yine kendilerine verecekleri cevapları kolaylaştırmak için yazıya devam edelim. Güvende miyiz? Güvenliği can, mal güvenliği olarak ele aldığımızda aslında güvende olduğumuzu söyleyemeyiz. Her an risklerle yüz yüzeyiz. Mal güvenliğimizde riskler farklı faktörler altındayken can güvenliğimiz çoğunlukla "diğer insanların" etkisi altındadır. Bu "diğer insanlar" yasaları, gelenekleri, ahlakı ve diğer sosyal ilişkileri belirleyen kurallara uymayanlardır. Kurallara uymayanları kontrol edecek, engelleyecek, yakalayacak ve masum insanların haklarını koruyacak kolluk kuvvetlerimizin olduğunu düşünerek içimiz rahat kendimizi güvende hissederiz. Bir aşama sonrası hukuk sistemimize, mahkemelerimizin var olduğunu düşünerek rahatlarız. Gün içinde karşılaştığımız olayların, girdiğimiz ilişkilerin yine ince ince düşünülerek hazırlanmış kanun, yönetmeliklere bağlandığını ve devlet kurumlarınca denetlendiğini düşünerek rahat rahat yaşamaya devam ederiz. Evimizde otururken dışarıda, sokaklarda kimlerin ne tür can yakıcı hesapların peşinde olduğu aklımıza bile gelmez. Alış veriş yaptığımız bakkalı, yemek yediğimiz lokantanın sahibini ve garsonlarını, evimize su, tüp, süt, yemek vb. servisi verenleri, dolmuş-taksi-otobüs şoförünü, pazarcıyı, kargo servisi yapanları, posta dağıtımı yapanları(özel posta), evlere giden tesisatçıyı, elektrikçiyi ve çoğaltacağımız bir çok kişiyi iyi, temiz, ahlaklı, ruh sağlığı yerinde, kişilik haklarına saygılı ve suç işlemeyecek kişiler olarak düşünürüz. Bu kişilerin belediyelerce, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Sağlık bakanlığınca ve Emniyet birimlerince denetlendiğini, çalışma kurallarının belirlendiğini, güvenlik soruşturmalarının yapıldığını varsayarız. Bunlarla ilgili bir sorun yaşandığında sığınabileceğimiz polisimizin, devlet kuruluşlarının olduğunu düşünür ve aklımıza "güvende miyiz" sorusu gelmez.
İnsanlarımız güvende mi sorusunu sormak ve gerekli düzenlemeleri yapmak zorunda olan makam, mevki ve unvan sahibi zevat, unvan ve makamları sayesinde kendilerini güvende hissettiklerinden toplumun da aynı şekilde güvende olduklarını varsayarlar veya akıllarının ucundan bile geçmez. Polis var mı? Var. Mahkemeler var mı? Var. Devletin kurumları var mı? Var. O zaman neyi düşünecek ki bu sorumlu ve zorunlu olan zevat. Irak'ın Bağdat'ında da bunlar var. Gelişmemiş onlarca ülkede de bunlar var. Emniyet Müdürlüğünün ihaleyle verildiği ülkelerde de polis var, mahkemeler var, kurumlar var. Önemli olan mazlum ile zalimin, suçlu ile masumun ayırt edileceği, haklı ile haksızın bir tutulmayacağı polis ve diğer kurumların oluşturulmasını yine unutur bu zevat. Acı olan tarafı ise bu makam, mevkii ve unvan sahibi zevat bu kurumlara gittiğinde kullandığı unvanı gereği el üstünde tutulduğu için bütün toplumun da aynı muameleye tabi tutulduğunu düşünmesidir. Kendisi problemleri keşfedemez ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmazken asıl konuya muhatap polis, mahkeme ve diğer kurumlar yasalardan şikâyet edip, yapabileceklerinin yasada yazdığını söyleyip kendilerinin kabahatsiz olduklarını söyler geçerler ve üzerlerinde ki ağır sorumluluktan kurtulurlar. Bir şekilde "şikâyetçi" olarak gittiğiniz polis karakolunda aşağılanmadan, şikâyetçi olduğunuz kişiyle aynı şekilde karşılanmadan, mahkemelerin yükünü azaltmak için "şikâyetçi olsan da mahkemede bir şey çıkmaz" sözünü duymadan, "uzlaşın" uyarısında "nasıl uzlaşacağız, şikâyetçi olduğum kişinin yaptığı yanlışlığı kendisine anlatabilecek miyim veya siz anlatacak mısınız?" sorusuna "burası nasihat müessesesi değil" cevabı almadan, şikâyetçi olduğunuz kişi ben de bundan şikâyetçiyim dediğinde aniden suçlu konuma gelmeden ve polisin kendi teşkilatı dışında kalan bütün insanları potansiyel suçlu görme alışkanlığına şahit olmadan bu ülkede yaşanan "güvenlik" dramından nasıl haberdar olur bu zevat. Evinize su servisi yapan kişinin veya yukarda saydığım evlere, apartmanlara rahatlıkla girenlerden birinin saldırısına uğrayıp, çocuklarınız yanında hakaretlere uğrayıp rencide olup unvansız, makamsız, mevkisiz biri olarak polis çağırdığınızda nelerle karşılaşacağınızı ya araştırın, ya da düşünerek bulun. Güvende misiniz?
Bu Yazı Toplam 127 Defa Okunmuştur
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış