TGC-KAS 79.YEREL GAZETECİLİK SEMİNERİ İSTANBUL'DA YAPILDI
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği ile ortaklaşa düzenlediği eğitim seminerlerinin 79'uncusu 12 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirildi.
15 Aralik 2015 18:49:08
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin
(TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) Türkiye Temsilciliği ile birlikte
düzenlediği yerel gazetecilik seminerleri devam ediyor. 79. Yerel Gazetecilik
Semineri, 12 Aralık 2015 Cumartesi günü Taksim'de bulunan Nippon Otel'de
gerçekleştirildi.
Seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer
Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti Bursa Temsilcisi Ali Kenan Sertalp, Batman Temsilcisi Arif
Arslan, Zonguldak Temsilcisi Atilla Öksüz, Samsun Temsilcisi Cemil
Ciğerim, Siirt Temsilcisi Cumhur Kılıççıoğlu, Muş Temsilcisi
Emrullah Özbey, Ordu Temsilcisi Erdoğan Erişen, Van Temsilcisi
Feyat Erdemir, Bolu Temsilcisi Hüseyin Aykan, Trabzon Temsilcisi Hikmet
Aksoy, Afyon Temsilcisi Nadir Güzbey, Balıkesir Temsilcisi Önder
Balıkçı, Kırşehir Temsilcisi Sait Yanık, Kahramanmaraş Temsilcisi
Sırrı Berk Arslan, Yalova Temsilcisi Süheyla Gözdereliler, Ankara
TemsilcisiTaylan Erten, TGC Hukuk Temsilcisi Gökhan Küçük, Milliyet Gazetesi
Okur Te msilcisi Belma Akçura, Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen'in de
aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.
BAŞKAN OLCAYTO: HALKTAN GİZLENEN PEK ÇOK ŞEY VAR
Seminer; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (TGC)
Turgay Olcayto'nun açılış konuşmasıyla başladı. Başkan Olcayto, şunları dile
getirdi:
"TGC'nin kurucu başkanı Sedat Simavi'yi 62.ölüm
yıldönümünde özlemle anıyoruz. Kurucumuz Sedat Simavi gazeteci, dergici,
karikatürist niteliklerinin yanı sıra her durumda haksızlıklarla,
hukuksuzluklarla mücadele eden bir demokrasi aşığıydı. Bizlere miras bıraktığı
'genç gazetecilere öğüdünü' günümüzde anımsamamak mümkün mü? Şöyle der usta:
Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın
satma.' Gazeteciliğin bugünkü tablosu çok kötü. Halktan
gizlenen pek çok şey var. Gazetecilerin ikinci adresi oldu adliyeler ve
cezaevleri. Şu anda başta Can Dündar, Erdem Gül olmak üzere 31 gazeteci
meslektaşımız cezaevinde. Her gün adliyelerden gazetecilerle ilgili tutuklama
kararı çıkıyor. Birgün Gazetesi'nden 3 gazeteciye 11 ay hapis cezası verildi.
Neden bu hapis cezası verildi? Attıkları manşetlerden, Cumhurbaşkanı'na
hakaretten ceza alıyorlar. Yargıtay'ca bu onaylanırsa arkadaşları içeride ziyaret
etmek zorunda kalacağız. Türkiye'de gazetecilik yaptırmak istemiyorlar. Bir
kısım arkadaşlar devlet güdümünde yeni oluşumlar kotarmaya çalışıyorlar.
TEK TİP GAZETECİ YARATMAK İSTİYORLAR
Gazetecilik artık yazılanı değil, yazılmayanı araştırmaya
doğru gidiyor. Bazen yanlı dediğimiz gazetelere baktığımızda manşetlerin bile
aynı olduğunu görüyorsunuz. Çok sesli toplumdan, tek sesli topluma çevirmek
istiyorlar. Tek tip gazeteci yaratmak istiyorlar. Bütün bunlar içinde elimizden
geldiğince dik durmaya çalışıyoruz. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Sorunlarınız bizim de sorunlarımız. Elimizden geldiğince her türü
sorunlarınızda yanınızda olacağız. İktidar Türkiye'de eski Türk Basın
Birliği gibi gazetecilerin örgütlenmesinin odaya dönüşmesini istiyor. Gazeteciler
Konfederasyonu da bunu destekliyor. Odaya üye olmayan kişiler gazeteci
olamayacak. Tek tip gazeteci yaratmanın bir yöntemi olacak. Ama biz bunlara
karşı çıkmayı sürdüreceğiz"
Başkan Olcayto'nun konuşmasından sonra düzenlenen
oturumda konusunda uzman konuşmacılar söz aldı.
ALTAN ÖYMEN: GAZETECİLER, SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR
Moderatörlüğünü TGC Başkanı Turgay Olcayto'nun üstlendiği
oturumda Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen "Geçmişi bilmek, geleceği
anlamak" başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
"Gazetecilik, sıkıntılı bir meslek. İyi tarafları da var. İyi taraflarını hatırlayarak teselli bulmak
lazım. 12 Aralık, benim
gazeteciliğe başlamamanın yıl dönümü. Mesleğe 12 Aralık 1950 yılında
Ankara'da çıkan Ulus Gazetesi'nde başladım. Hükümet merkezi olduğu Ankara
gazeteleri, siyaset açısından önemli sayılıyordu. Demokrat Parti'nin çıkardığı
kanunlardan biri Basın Kanunu idi. Basına dava açılabiliyordu. Ama karar
kesinleşmeden gazeteciler tutuklanmıyordu. Bir gazeteciyi durup dururken
yakalayıp tutuklamak söz konusu değildi. Gazeteciler hapse girdikleri zamanda
ayrı bir koğuşa konulurlardı. Oraya da Hilton da denirdi. Usul açısından daha
nazik davranılırdı. 1961 Anayasası'ndan sonra basın rahatladı. 1980'e
yaklaşıldığında insanları kısa yoldan öldürmeye başladılar. Özellikle
70'lerin ortalarından itibaren gazeteciler öldürüldü. 1 Şubat 1979'ta Abdi
İpekçi, öldürüldü. 80 senesinde askeri müdahale olduktan sonra yeniden
demokrasiye dönüş yaşandı. 90'larda cinayetler eksik olmadı. Bugüne baktığımızda,
ise basının yıpratıldığını, gazetecilerin çok çeşitli yollarla
sindirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz geçmişte böyle bir dönemi yaşamadık."
SİBEL GÜNEŞ: 2015
YILI BASIN İÇİN ZORLU' GEÇTİ
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş "Gazetecilikte
Dayanışma" başlıklı konuşmasında 2015 yılında basında yaşanan ihlallere mercek
tuttu. Güneş, şunları dile getirdi:
"Gazetecilerin bavullarını hazırlayıp tutuklanacakları
zamanı bildikleri zamanlardan Acaba ne zaman tutuklanırım?' endişesini her an
yaşadığımız bir döneme geçtik.
Gazeteciler, baskılara uğruyor, fiziksel saldırılara
uğruyor, sansür, oto sansür kol geziyor. Gazeteciler sadece haberleriyle değil
twitter gibi sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle de sansüre
uğruyorlar. Haberlere yayın yasakları geliyor. Gazetecilere akreditasyon
uygulanıyor. Cenaze törenlerinde, spora bile akreditasyon uygulanabiliyor.
Mesleğimizi yapamaz durumdayız. TUİK rakamlarına göre 7 bin gazeteci
işsiz. Aralarında yabancı gazetecilerin de olduğu 100'e yakın gazeteci
gözaltına alındı. Gazeteciliğe bakış, bir memurluğa bakış gibi. Devlet sırrını
açıkladığı için gazetecilere dava açılabiliyor. Gazetecilere özellikle
"Cumhurbaşkanına hakaret terör propagandası yapmak, gizliliği ihlal ve
yargıyı etkilemeye teşebbüs, kin ve düşmanlığa tahrikten davalar açıldı. TGC ve
TGS Basın Kartları Yönetmeliği'nin iptali için dava açtı. TGC ve TGS Basın
Kartları Komisyonu'ndan çekildi. Artık Basın Kartı Komisyonu'nun kime kart
verdiğini, kime kart vermediğini şeffaf olarak görmek mümkün değil. Komisyonda
halen yer alan gazetecilik örgütleri de şeffaf bir biçimde isim listesini
açıklayamıyor. Bu nasıl bir baskı? Bizler tutuklu meslektaşlarımız için
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ile birlikte gazeteciler
serbest kalana kadar uluslararası dayanışma kampanyası başlattık."
BELMA AKÇURA:GAZETECİNİN İTİBARI ELİNDEN
ALINIYOR
Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura
"Gazetecinin kimliği" başlıklı konuşmasında şöyle dedi:
"Türkiye'de gazetecilik hiç kolay değil. Gazetecinin
itibarı elinden alınıyor. Gazetelerde yayınlanmayan haberler üzerinden belki de
bugün gazetecilik yapıyoruz. Gazeteci kimliği demek iyi bir ajanda sahibi
olmaktır. Soruları kime nasıl, ne zaman, nasıl ne şekilde soracağınızı
bilmenizdir. Vicdanlı olmak, insanlık onurunu koruyan habercilik peşinde koşmak
son derece değerlidir. Haberin ortaya çıkabilmesi için bazen basit sorular bile
yeterli olabilir. Bugüne kadar siyasi iktidarların gazetecilere yönelik yaptığı
en önemli 3 şey; gazetecinin itibarını elinden almak, onu işsiz bırakmak ve onu
hapse atmaktır. Gazeteciler demokrasiden, insan haklarından yana taraftır.
Gazetecilerden taraf olması bekleniyor. Kim olursa olsun gazetecinin eleştirisi
hakaret sayılıyor."
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük ise AB Komisyonu 2015
Türkiye İlerleme Raporu'ndaki şu bilgilere dikkat çekti:
"Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla soruşturma
açmak için Adalet Bakanlığı'na yapılan başvuru sayısı 2014'te 397 iken 2015
yılının ilk altı ayında 962'ye çıkmıştır. Bakanlık 2015'in ilk altı ayında 486
dosya için dava açılmasına izin vermiştir. Türk Ceza Kanunu (TCK) Md. 299 'a
göre Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır' deniliyor. TCK'nın 125. Maddesi ise hakaretle ilgili
suç tipini düzenliyor. Aynı kanunun 125. Maddesi ise Cumhurbaşkanı dışında
kalan kişilerle ilgili hakaret suçunu düzenliyor. Bildiğiniz gibi Anayasa'nın 90. maddesine göre usulüne göre yürürlüğe
konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedirler. İç hukuk normu ile bu
sözleşme normlarının çatışması halinde Uluslararası sözleşme hükümleri
uygulanacaktır. Anayasa Mahkememiz ise bunun zımni ilga kuralı olduğunu, temel
hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin
uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırdığını ve hukukumuzda
uygulanamayacağını beyan etmektedir. Peki bu koşullarda Cumhurbaşkanına Hakaret
Suçu zımnen ilga edilmiş sayılabilir mi ? Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi çeşitli kararlarında ifade özgürlüğü karşısında Devlet
Başkanının ayrıcalıklı statüsünün kabul görmeyeceğini, suç alanında özel bir
yasa ile arttırılan korumanın ilkesel olarak AİHS'in ruhuna aykırı olduğunu
ifade etmiş, devlet başkanının ayrı bir hukuksal korumaya gerek olmadığını
beyan etmiştir."
GAZETECİLERİN GENEL SORUNLARI
Toplantı TGC temsilcilerinin söz almasıyla devam etti.
TGC Temsilcileri sorunları şu şekilde dile getirdiler:
- Yerelde en ufak eleştiri dava konusu oluyor..
- Yerelde gerçek
gazete sayısı az. İlan için, seçim döneminde çıkan birçok gazete var. Bunların
önüne geçilmeli.
-Yerelde yöneticiler
basın toplantısı düzenlemiyor. Soru sormamız engelleniyor.
-Yerel yöneticiler
basın bülteniyle iletişim sağlamayı tercih ediyor.
-Gazetecilerin mesleklerini yapabilmelerinin önündeki engeller kaldırılmalı.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor