"MECLİS, TABELAYA DÖNÜŞÜR"
CHP Zonguldak milletvekili Ünal Demirtaş, TBMM Anayasa komisyonunda görüşmeleri devam eden ve Türkiye'de rejim değişikliğine yol açacak, anayasal düzeni temelinden sarsacak değişiklikler içeren 21 maddelik anayasa paketinin görüşmelerinde söz alarak, görüşlerini ifade etti.
27 Aralik 2016 10:05:18
CHP Zonguldak milletvekili
Ünal Demirtaş, TBMM Anayasa komisyonunda görüşmeleri devam eden ve Türkiye'de
rejim değişikliğine yol açacak, anayasal düzeni temelinden sarsacak
değişiklikler içeren 21 maddelik anayasa paketinin görüşmelerinde söz
alarak, görüşlerini ifade etti. Anayasa komisyonu başkanı AKP'li Mustafa
Şentop'un tasarıyı hızlı bir şekilde komisyondan geçirmek için iç tüzük ihlali
yaparak, konuşmak isteyen milletvekillerine söz vermemesi nedeniyle ortamın
zaman zaman gerginleştiği, sert tartışmaların yaşandığı Anayasa paketi
değişikliklerinin görüşmelerinin başladığı 20 aralık tarihinden itibaren, gece
geç saatlere kadar devam eden görüşmelere aralıksız katıldı.
" İLK ÜÇ MADDEYE AYKIRI"
Paketin geneli üzerinde 150 milletvekilinin
konuşmak için söz istemesine rağmen, AKP'li başkan Şentop'un söz sırasına
göre sadece 21 milletvekilini konuşturduğu görüşmelerde konuşabilen
şanslı milletvekillerinden biri olan Ünal Demirtaş, "millî egemenliğin
Meclisten alınıp Saray'a verileceği ve yürürlükteki Anayasa'ya da açıkça aykırı
olan Anayasa değişikliklerini görüşüyoruz ve geri dönüşü olmayan bir yolun
başındayız maalesef" dedi.
Demirtaş, Başkanlık Sistemini de içeren Anayasa
Komisyonu toplantısında yaptığı konuşmada, Anayasa değişikliklerinin Anayasa'ya
aykırı olduğu yönünde ve değiştirilemez denilen ilk 3 maddeye aykırı olduğu
yönünde görüşleri bulunduğunu söyledi.
Anayasa'ya aykırılık iddiasının çok ciddi bir
iddia olduğunu belirten Demirtaş şunları söyledi:
"Bir defa, bugün bu konuştuğumuz Anayasa
değişikliği Saray'dan gelen, üst akıldan gelen talimatla hazırlanmıştır. Bunu
hepimiz biliyoruz, görüyoruz çünkü üst akıl yıllardır bunu söylüyor açık ve net
hep "Başkanlık istiyorum." diyor. Şimdi, doksan üç yıllık parlamenter rejim
geleneğinin değiştirileceği, Saray vesayetini tesis edileceği ve Türkiye'yi yüz
yıl geriye götürecek, doksan üç yıllık cumhuriyet kazanımlarının, demokrasinin
yok edileceği, kuvvetler ayrılığının yok edileceği, hukuk devletinin yok
edileceği, yargı bağımsızlığının tamamen bitirileceği, başbakanın yok
edileceği, ortadan kaldırılacağı, bakanların ise bir sekretere dönüşeceği ve
millet egemenliğinin en üst tecelli ettiği yer olan Millet Meclisinin bir
tabelaya dönüşeceği, milletvekillerinin ise bir muhtar kadar yetkisinin
kalmayacağı ve milletvekillerinin bir bankamatik memuru olacağı, hepimizin bir
bankamatik memuru olacağı, Türkiye'yi geri götürecek ve bölecek, Türkiye'yi
geri kalmış bir Orta Doğu ülkesine dönüştürecek, Afrika ülkesine dönüştürecek
bir diktatörlük rejimini konuşuyoruz. Bakın, burada, millî egemenliğin
Meclisten alınıp Saray'a verileceği ve yürürlükteki Anayasa'ya da açıkça aykırı
olan Anayasa değişikliklerini görüşüyoruz ve geri dönüşü olmayan bir yolun
başındayız maalesef."
"TOPLUMDA DEĞİŞİKLİK TALEBİ YOK
Anayasaların toplumsal mutabakat metinleri,
uzlaşma metinleri olduğunu ifade eden Demirtaş şöyle devam etti: " Anayasalar
koşulları olursa elbette değiştirilebilir, değiştirilmelidir, buna hiçbir
itirazımız yok. Bakın, daha önce 1982 Anayasası'nın birçok maddesi değişti ama
şu anda toplumda bu yönde bir talep yok, şu anda Anayasa değişikliğini yapacak
bir iklim yok, böyle bir ortam yok, böyle bir hava yok arkadaşlar. Ne toplumsal
iklim var ne sosyolojik iklim var ne ekonomik iklim var ne psikolojik iklim
var. Böyle bir iklim yok arkadaşlar, böyle bir ruh da yok. Maalesef, toplumda
böyle bir talep de yok yani toplumda ben bugüne kadar "Yeni anayasa isterim."
diyen, ortalığa dökülen, bunu ısrarla belirten bir toplum kesimi de görmedim.
Yani, bunun içinde AK Partililerin de olduğunu düşünüyorum. Milliyetçi Hareket
Partililerin zaten, tabanlarının istemediğini biliyoruz."
"KORKU İKLİMİ VAR"
15 Temmuz Gecesi parlamentonun çok önemli bir görev yaptığını ifade eden Demirtaş şunları söyledi: "Meclis Başkanımız, bütün grup başkan vekillerimiz çıktılar ve açıklamalarda bulundular, ortak metin açıkladılar ve ne oldu, bütün milletimize, bütün halkımıza moral verdik, Parlamentonun, gazi Meclisin, savaş dönemlerinde çalışan gazi Meclisi bir kez daha çok iyi bir sınavdan geçirdik. Bakın, o günden sonra bir mutabakat havası vardı, toplumsal bir uzlaşma havası vardı ama şimdi geldiğimiz noktaya bakıyoruz, bu hava kalmadı. Bakın, bir korku iklimi var. Ben açık konuşuyorum, belki diğer arkadaşlarım farklı düşünebilirler. Ben Kızılay'a gidemiyorum, Sayın Bakanım korkudan gidemiyorum başıma bir iş gelir mi diye. Eşimi göndermiyorum, kayınvalidemi göndermiyorum, herkese de gitmeyin diyorum. Belki bunu başkaları yapabilir ama bakın, böyle bir ortam var. Bakın, bakkala soruyorsunuz, telefonla konuşuyorsunuz, arıyor, bir şey söylüyorsunuz, "Sayın Vekilim, aman bunu telefonda konuşmayalım, korkuyorum. Telefonlarımız dinleniyordur." diyor. Bunlar Türkiye'nin gerçekleri."
"MESELE ERDOĞAN DEĞİL"
Türkiye'de asli kurucu iktidarın 29 Ekim 1923'te
kurulduğunu dile getiren Demirtaş görüşlerini şu cümlelerle ifade etti: "Burada
bunu özellikle göz ardı edersek, millet iradesinin tecelli ettiği Meclisi göz ardı
edersek bu iş olmaz, Anayasa'ya aykırı olur. Bakın, 1982 Anayasası'nın
başlangıç hükümlerinde şöyle bir ifade var, Sayın Şentop her şeyden bahsetti
ama bundan bahsetmedi: "Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin
kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya
yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi
demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı
"
ve bunların üzerine inşa edilen 1'inci madde var: "Türkiye devleti bir
cumhuriyettir." Yine, cumhuriyetin nitelikleri 2'nci maddede sayılmış, 3'üncü
maddede devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı vesaire sayılmış ve demiş ki en
son: "İlk 3 madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez." Bakın,
burada bir kişiye verilen yetkiler millet iradesinin Meclisten alınıp o kişiye
verilmesidir. Burada getirdiğiniz Anayasa değişikliğinin en temel özelliği
maalesef budur. Çünkü cumhuriyetin getirmiş olduğu en önemli kazanım budur,
millet iradesidir, kayıtsız şartsız hâkimiyetin millete ait olduğudur ama bu
sözü beğenmiyorsunuz. Neden beğenmiyorsunuz? "Hâkimiyet milletindir."
diyorsunuz. Bakın, kayıtsız şartsız milletindir. "Kayıtsız şartsız"ı ortadan
kaldırıyorsunuz, "Hâkimiyet milletindir." diyorsunuz. Doğru bir cümle ama eksik
bir cümle, kayıtsız şartsız milletindir. Şimdi, burada hâkimiyetin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu bir şeyi maalesef bir kişiye
Ha, burada
kastettiğimizi de çok açıklıkla ifade etmek istiyorum, Sayın Erdoğan değil.
Bakın, Sayın Erdoğan da defalarca ifade ettiğimiz gibi bir fani ve seçimi
kazanıp kazanmayacağı da belli değil. Seçimi biz de kazanabiliriz, bir başka
parti de kazanabilir, bir başka kişi de kazanabilir. Bu önemli değil ama burada
beş yıl sonra, on yıl sonra, elli yıl sonra bunları düşünmemiz lazım. Çünkü
rejimi değiştirecek bütün yetkileri bir kişiye verecek bir düzenlemeyi
konuşuyoruz.
"DARBECİ EVREN'İN YETKİLERİNİ BEĞENMİYOR
"1982 Anayasası'nın birçok maddesi değişti ama
ilk 4 maddenin dışında ikinci değişmeyen en önemli maddeler Cumhurbaşkanının
yetkilerine yönelik olan maddeler olduğunu ifade eden Demirtaş, "Peki, şu an
Cumhurbaşkanı hangi maddeleri kullanıyor? Bu maddeleri kullanıyor, darbeci
Kenan Evren'in kendisi için getirmiş olduğu yetkileri kullanıyor. Öyle değil mi?
Ve hatta Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Bu yetkileri beğenmiyor, yetersiz görüyor,
çiğniyor, aşıyor o yetkileri. Bakın, bu da yetmiyor, şimdi bakın, getirmek
istediğiniz maddeler darbeci Kenan Evren'in yetkilerini fersah fersah aşan
maddeler" ifadelerini kullandı.
"79 MİLYONUN RIZKI BİR KİŞİYE TESLİM EDİLİYOR"
Bu haliyle meclisin içinin boşaltıldığını iddia
eden Demirtaş şöyle devam etti:
", bizler milletvekilleri olarak sadece ve
sadece burada bir tabela milletvekili olacağız, bir bankamatik milletvekili
olacağız. Niye? Çünkü bütçe yetkisini almışsınız, olduğu gibi o kişiye, tek
kişiye veriyorsunuz. Bütçe yetkisi olmayan bir Meclis koskoca bir hiçtir
arkadaşlar. 79 milyonun rızkını, çoluğunun çocuğunun rızkını bir kişiye teslim
etmek kadar yanlış bir şey olamaz. kâğıt üzerinde bir Meclis olacak burası.
Belki bu konuşmaları bile yapamayacağız, açık ve net."
"EN GERİ ÜLKELER BAŞKANLIKLA YÖNELİYOR"
"Havuz Medyası" tabir edilen bir gazetede,
"Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler, devletler hangileridir?" diyerek bir
tasnif yapıldığını hatırlatan Demirtaş şöyle dedi: " Bakın, başkanlık
sistemiyle buraya aldıkları 43 ülke, daha fazla ama ben size örnekler
veriyorum: 1'inci sıraya Afganistan'ı yazmışlar, alfabetik sıraya göre
düzenlenmiş, 2'nci sıraya Amerika Birleşik Devletleri'ni koymuşlar. Başkanlık
sisteminin uygulandığı ve başarılı olduğu tek ülke Amerika Birleşik Devletleri,
bunu ayrı tutuyorum. Ama diğer ülkelere bakıyorum, bakın, Bolivya var, Dominik
Cumhuriyeti, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Haiti, Honduras, İran, Kenya,
Kolombiya, Kosta Rika, Liberya, Nikaragua, Nijerya, Peru, Seyşeller, Sri Lanka,
Tanzanya, Uganda, Venezuela ve Zambiya. Arkadaşlar, bu sayılan ülkelerin
Amerika Birleşik Devletleri dışındaki tamamı üçüncü dünya bile demiyorum, dördüncü
dünya ülkeleri. Dördüncü dünya ülkeleri arkadaşlar yani başkanlık sisteminin,
tek adam sisteminin getirdiği model bu model.
İnsani dünyanın en medeni, insanların en rahat
yaşadığı, en zengin yaşadığı ilk 20 ülkeyi sayıyorum size, bakın: Bunlardan 16'sı
parlamenter rejimle yönetiliyor. Bakın, kim var burada? Norveç var, 1'inci
sıraya konulmuş. Avustralya var, Hollanda var, Almanya var, Yeni Zelenda var,
Kanada var, İrlanda var, İsveç var, Birleşik Krallık var, Güney Kore, Hong Kong
ve Fransa, yarı başkanlık sistemi o. Bakın, ilk 16 ülke insani gelişmişlikte
parlamenter rejimde, hatta güçlendirilmiş parlamenter rejimle yönetiliyor. Ama
bir de son 20'yi, insani gelişmişlikte, bakın, 187 ülke, 187 ülkeden başkanlık
sistemiyle yönetilen, bunlardan da sanırım 20 ülkeden, son 20'den 18 tanesi de
başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Kim var burada? Bakın, Liberya var, Mozambik
var, Burundi var, Eritre var, Kongo Demokratik Cumhuriyeti var, Cibuti var ve
Nijer var. Bakın, arkadaşlar, bizim insanımız bu şekilde üçüncü dünya değil,
dördüncü dünya ülkesi olmaya hak etmiyor. Buranın, bu tek adam rejiminin
getireceği sonuç budur, açık ve net."
"DÜDÜKLÜ TENCERE METAFORU"
Türkiye'yi bir düdüklü tencereye benzettiğini
ifade eden Demirtaş, " Türkiye'nin düdüklü tenceresinde 4, 5 tane, 6 tane, 7
tane düdük var. Bakın, kaynadıkça toplumun bir yerinde bir sorun olduğunda, bir
problem olduğunda o düdüklerden birisi öter ve oraya müdahale edilir. Şimdi,
bakın, iktidarınız maalesef, bu düdük, uyarı olan mekanizmaları kapattı,
tıkandı. Burada, bakın, tıkalı olmayan bir iki şey kaldı; basın da bunlardan
birisi ,basını da kapattınız. 4 kişiden 1'inin oy verdiği Cumhuriyet Halk
Partisi kaldı ve bazı sivil toplum örgütleri ve şeyler kaldı. Bakın, bu tıkalı
mekanizmayı açmanız gerekirken şimdi bu Anayasa değişikliğiyle tamamen
kapatıyorsunuz. Bir yandan da doğal gazı açıyorsunuz arkadaşlar, doğal gaz
açılıyor ve fokurduyor. Bakın, Türkiye bunu kaldırmaz, bunu bu şekilde
götüremeyiz. Bakın, bu şekilde, tencere patlayacak, yüzümüze patlayacak,
hepimizin yüzüne patlayacak ve ağır bedeller ödeyeceğiz." Dedi.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor