DENİZ KUVVETLERİ'NİN GURUR GÜNÜ!..
27 Eylül Preveze Deniz Zaferi ve Deniz Kuvvetleri Günü’nün 480’inci yıldönümü dolayısıyla Kdz.Ereğli’de bir dizi etkinlik düzenlendi.
27 Eylül 2018 14:24:23
27 Eylül Preveze Deniz Zaferi ve Deniz Kuvvetleri Günü’nün 480’inci yıldönümü dolayısıyla Kdz.Ereğli’de bir dizi etkinlik düzenlendi.
Preveze Deniz Zaferini Anma ve Deniz Kuvvetleri Günü dolayısıyla Hüseyin Tatoğlu Kültür Merkezi’nde bir program düzenlendi.
Karadeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Cemal Özden Yazıcıoğlu’nun programa katılan askeri personelin Deniz Kuvvetleri Günü’nü kutladığı tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Saat 11.00’de Hüseyin Tatoğlu Kültür Merkezi’nde başlayan törene, Karadeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Cemal Özden Yazıcıoğlu, Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal, İlçe Emniyet Müdürü Ferdi Kuyu, Muharip Gaziler Derneği Kdz. Ereğli Şube Başkanı Temel Şahin, Türkiye Harp Malulü, Gazi, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Mehmet Ali Demirdüyen, Erdemir Genel Müdürü Salih Cem Oral, Batı Karadeniz Deniz Ticaret Odası Başkanı İrfan Erdem askeri erkan, öğrenciler ve öğretmenler katıldı.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal’ın ‘Preveze Deniz Zaferi'nin 480. Yıl Dönümü Ve Deniz Kuvvetleri Günü’ mesajının okunduğu programda günün anlam ve önemini belirten konuşmayı Karadeniz Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Deniz Albay Levent Tuna tarafından yapıldı.
Tuna, denizlerle insanoğlunun tanışması, denizcilik gücü ve deniz kuvvetlerinin önemini vurguladığı konuşmasında, amaçlarının sadece gurur veren zaferleri kutlamak değil, aynı zamanda deniz kuvvetleri olarak ulaşılan ve ulaşılması gereken hedefleri bir kez daha hatırlayarak tarihten gereken dersleri almak olduğunu ifade etti.
Karadeniz Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Deniz Albay Levent Tuna, konuşmasında şunları kaydetti;
“Bugün Deniz Kuvvetleri’nin 937. yaşında amacımız yalnız mazimizin bizlere gurur veren zaferlerini kutlamak değil, aynı zamanda Deniz Kuvvetleri olarak ulaştığımız ve ulaşacağımız, ulaşmamız gereken hedefleri bir kez daha hatırlamak ve tarihten gereken dersleri almaktır. İnsanoğlu gelişen teknolojiyle birlikte denizin getirdiği ekonomik yararların ve buna bağlı olarak artan siyasi ağırlığının bilincine vardığı andan itibaren denizler üzerindeki menfaatlerini korumak ve denizlerden daha fazla pay alabilmek için askeri güçlerin sınırlarını karalardan denizlere kaydırmış ve bir deniz gücü olarak donanmalarını oluşturmaya başlamıştır. Zamanla donanmalar ülkelerin ekonomik ve siyasi gelişmelerin bir göstergesi olmuştur. Bununla birlikte ülkelerin ekonomik ve siyasi gücünü etkileyen denizcilik gücü kavram olarak tek başına harp gemilerinden oluşan donanmalara ihtiva etmemektedir. Denizcilik gücü bir ulusa harp sırasında denizler üstünde egemenliği tesis ve kontrol etme yeteneği kazandıran gemiler ve silahlar ile tesisler, coğrafi durum ve halkın denize olan ilgisi gibi unsurların toplamını ifade etmektedir. Denizcilik gücünün alt sistemlerinden birini teşkil eden ve aynı zamanda bu gücün koruyucusu niteliğini taşıyan Deniz Kuvvetleri siyasi, askeri, ekonomik, demokratik, coğrafi, bilimsel ve teknolojik, psikososyal ve kültürel olmak üzere milli gücü oluşturan 7 unsurdan askeri gücü en önemli enstrümandır. Deniz kuvvetlerine bu önemi kazandıran nedenlerden dikkate değer bazıları şöyle sıralanabilir;
Deniz Kuvvetleri Kara ve Hava Kuvvetlerinden farklı olarak hem barış hem de harp zamanında stratejik öneme ve özelliğe sahiptir. Varlığına yalnız harp zamanı değil barış zamanında da özellikle milli dış politikayı uygulama ve destekleme unsurlarından biri olması nedeniyle ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu özelliğiyle deniz kuvvetleri harbin savaşmadan kazanılmasını sağlayabilecek yegane kuvvettir. Deniz Kuvvetleri ülkesini dünyanın her yerinde sürekli temsil etme yeteneğine sahip yegane kuvvettir. Örneğin denizdeki ve yurtdışı limandaki her gemi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti topraklarını temsil ederler. Bütün bunlara ilave olarak deniz kuvvetleri ülkesinin gücünü kültürünü teknolojisini ve psikolojisini dünyaya sergilemektedir.
Türkler; Deniz ve Denizcilik gücüyle 9 asırdır tanışıktır.
Özellikle Osmanlı Devletinin önemini gelişme ve yükselme devirlerinde karadan yapılan fetihlere denizden yapılan seferler tamamlamış, ve Osmanlıların hakimiyet kurdukları çevre denizlerle birlikte ilgi alanları da genişleyerek devlet bir imparatorluğa dönüşmüştür. Bu dönemde Barbaros Hayrettin Paşa’nın ‘denizlere hakim olan Cihana hakim olur’ sözü tam anlamıyla devlet politikasında yerini almıştır. Ancak Osmanlı Devleti donanması son dönemlerinde savunma rolünü dahi yapamaz hale gelmiş Çeşme’de, Navarin’de ve Sinop’ta yapılmış Balkan harbi öncesinde Haliç’te hareketten yoksun kalmıştır.
Ünlü Deniz Tarihçimiz Ali Haydar Emir Alpagut Balkan savaşının hemen sonrasında 1913 yılında üst teğmen rütbesindeyken Deniz mecbuasına yazmış olduğu ‘Donanma İstemezük’ başlıklı yazısının son paragrafında şunları söylemektedir; “Denizler tükenmez bir servet ve kuvvet membağıdır .Osmanlı ‘nın tabiatında ise denizcilik olmayabilir. Ancak öyle bir memlekette oturmaktadır ki o memleket stratejik politik ve ekonomik itibariyle denizlere hakim bir millete var olma ihtiyacındadır. Osmanlı Asya’sı kendisine böyle bir sahip buluncaya kadar keşmekeşten kurtulamayacaktır. İnsanlar tabiatın kanunlarına uymazlarsa yaşayamazlar. Osmanlı Türkleri ya Denizci olmaya ya da eski vatanlarının kızgın çöllerinde çobanlık etmeye mahkumdur.”
Alpagut bu makaleyi Balkan harbi sonunda Osmanlı İmparatorluğu tarihinde gördüğü en büyük toprak ve onur kaybına isyan edercesine yazmıştır. Aslında tarihi bir gerçeği gözler önüne sermektedir.
Bu coğrafyada denizi ihmal ederek yaşamak mümkün değildir. Bu ihmal gerek güvenlik boyutunda ve gerekse de refah boyutunda bedelini Türk nesillerine ağır ödetmiştir. Tarih Cumhuriyet döneminde tekerrür etmemiştir. Atatürk’ün stratejik dehası ve denizci vizyonu buna izin vermemiştir. Verseydi yokluklar ve zorluklar içinde kurulan savaş yorgunu Cumhuriyet, daha askerine postal veremezken Holllanda’dan iki yeni denizaltı, İtalya’dan 4 yeni muhribi yeni Cumhuriyet 5. Yaşını doldurmadan alabilir miydi? Cumhuriyetin ilk yıllarında bütçeden çok büyük bir payı Yavuz’un havuzlanabilmesi için ayırabilir miydi? Cumhuriyet donanması 19. ve 20. Yüzyılda yaşanan zorlu deneyimlerden çıkarılan dersler ve hepsinden önemlisi genç cumhuriyetin kendini koruma refleksi para yönünde şekillenmiş ve son 95 yılda tarihte örneği görülmemiş bir başarı elde ederek günümüze erişmiştir.
Günümüzün Türk Deniz Kuvveti 16. Yüzyılda Akdeniz’de erişildiğinden sonra tarihimizin en güçlü dönemini yaşamaktadır. Bu oluşumda Ulu Önder Atatürk’ün stratejik dehası, öngörüleri olağanüstü rol oynamıştır. Deniz Kuvvetlerini güvenlik ve dış politika aracı olarak en yoğun kullanan Devlet adamı Atatürk olmuştur. Atatürk çevre denizlerin hayati önemini şu yorumuyla vurgulamıştır:
“Karada kıstırılmış durumdayız. Tıpkı Ruslar gibi. Boğazları tıkamakla Rusları Karadeniz’in içine kapamış olduk ve sonunda çökmeye mahkum ettik. Çünkü müttefikleriyle bağını kesmiş olduk. Ama bizde çökmeye mahkumuz. Hem de aynı nedenden. Gerçi Akdeniz’in, Karadeniz’in ve Hint Okyanusu’nun eteklerindeyiz. Ama herhangi bir okyanusa açılamıyoruz. Deniz Kuvvetinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarım adamızı kara kuvvetlerine çekinmeden getirebilecek bir deniz kuvvetine karşı hiçbir zaman savunamayız.”
Atatürk çok haklıydı, denizlerde gerilemenin bedelini Gelibolu ve Çanakkale’de çok ağır ödemiş olan bir ulus, aynı kaygı tekrar etmemeli ve tarihinden ders çıkarmalıydı.
11-21 Eylül 1924 tarihleri arasında Atatürk Karadeniz seyahatine çıktı. Bu seyahati esnasında gemi subaylarına uyguladığı husus şu şekildeydi: “Donanmasız Anadolu olmaz, donanmadan yana kuvvetli olmak Türkiye’nin savunması için şarttır. Donanmamız izlediğiniz politikanın da en kuvvetli desteği olacaktır.”
Cumhuriyet donanması Lozan’dan itibaren Anadolu’nun deniz tarafı güvenliğine ve Cumhuriyetin dış politika etkinliğine destek olma görevlerini başarıyla uygulayabilmiştir.
Üç tarafı denizlerle Türkiye ulusal ve uluslararası deniz ulaştırmasında çok büyük önemi olan limanları ve boğazlarıyla Karadeniz ve doğu Akdeniz’de önemli bir jeo stratejik öneme sahiptir.
Bu coğrafyanın denizlerle değil gerilemeye, duraksamaya dahi tahammülü yoktur. Bu önemin bilincinde olarak Deniz Kuvvetlerimiz modernleşme ve gelişim sürecine devam etmektedir.
Bunun en büyük göstergelerinden biri tamamen Milli imkanlar kullanılarak gerçekleştirilen Midyan projesidir. Bu kapsamda projenin ilk iki gemisi mavi sularda şanlı bayrağımızı dalgalandırmaktadır.
Yeni tedarik projelerinin yanı sıra deniz kuvvetleri çapında yeni halk konseptleri icrasına yönelik olarak komuta kontrol sistemine modernizasyonu olan CENESİZ durumsal farkındalığın artırılması maksadıyla uzun ufuk projesi atış kontrol ve silah sistemlerinin geliştirilmesi gibi projelere de devam edilmektedir. Bu imkan ve kabiliyetlerle donatılmış Deniz Kuvvetlerimizin eğitimli personeli kuzey denizinden Hint okyanusuna uzanan bir coğrafyada aktive edilen deniz görev grupları ve müstakil olarak öncelikle kendi ülkemizin savunması olmak üzere denizde denetim, barış için ortaklık, dost ve müttefik ülkelerle tatbikatlara katılarak ülkemizi yabancı limanlarda temsil etmektedir. Dünyada barış ve güvenliği Atatürk’ün çizdiği ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ noktasından sapmadan bugüne kadar dahili olumlu katkılar yapmış olan Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Türkiye’nin dış politikasını destekleyerek dünya denizlerinde sancak varlık göstermek Türk Silahlı Kuvvetlerini dost ve müttefik ülkelerle işbirliğini geliştirmek, dünya denizlerinde hareket icra etmek kabiliyetinin kazanılmasıyla daha etkin ve operasyonal bir deniz kuvvetinin tesisine ulaşmak askeri eğitim işbirliği kapsamında ikili ilişkileri geliştirmek maksadıyla liman ziyaretleri icra etmek, Türk ticari gemilerinin kullandığı deniz ulaştırma yollarının güvenliğini sağlamak denizdeki yasa dışı faaliyetleri engellemek ve kontrol etmek maksadıyla Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türk Deniz Grubunu oluşturma kararı almıştır.
2010 yılında ilk defa teşkil edilen Türk Deniz Grubu, 2011 ve 2014 yılları olmak üzere toplam üç kez oluşturulmuştur.
Türk Deniz Görev Grubu aktivatasyonları kapsamında sahiller ve bölgedeki deniz kuvvetleri unsurlarıyla eğitimler yapılarak bir çok ülkeye liman ziyaretleri icra edilmiştir.
Tüm bu faaliyetler Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış töreninde söylediği ; “denizciliği en güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu kabiliyetlerden istifade edebilmeliyiz. Denizciliğe Türkün büyük lüksü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız” sözü doğrultusunda Türk Deniz Kuvvetlerinin vizyonunu ortaya koymaya ve dünya denizlerinde bayrağımızı dalgalandırmaya devam edeceğiz. Bu duygularla Deniz Kuvvetleri Günümüzü kutlamanın coşkusu içerisinde vatanları uğruna canlarını vererek bizlere bugünleri armağan eden tüm şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyor, her zaman onlara layık olacağımıza söz veriyoruz.”
Bu arada, etkinlikler kapsamında TCG Kdz.Ereğli Gemisi ve TCG Yıldıray Denizaltısı, 10.00-12.00 ile 14.00-16.00 saatleri arasında tüm halkın ziyaretine açılırken, ‘Preveze Deniz Zaferini Ama ve Deniz Kuvvetleri Günü’ dolayısıyla gemilerde şehit yakınları ve gazilere öğle yemeği verildi.
Haber : EREĞLİ SAHİL GAZETESİ
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor