ÇAKIR: "CUMHURİYET DEĞİŞMEZ"
AK Parti Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır; beraberinde Ormanlı Belediye Başkanı Bayram Başol, İl Genel Meclis Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri ve Gençlik Kolları Yönetimi ile birlikte İlçeye bağlı Yalnızçam, Dağlıca ve Esenköy köylerini ziyaret ederek, 16 Nisan'da yapılacak olan halk oylamasına yönelik açıklamalarda bulundu.
18 Mart 2017 17:47:34
AK
Parti Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır; beraberinde Ormanlı
Belediye Başkanı Bayram Başol, İl Genel Meclis Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri
ve Gençlik Kolları Yönetimi ile birlikte İlçeye bağlı Yalnızçam, Dağlıca ve
Esenköy köylerini ziyaret ederek, 16 Nisan'da yapılacak olan halk oylamasına
yönelik açıklamalarda bulundu.
Çakır,
köylerde yaptığı konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni detaylı bir
şekilde anlatırken; "Hayır diyenlere sesleniyorum; siz de çalışın, bu milletten
yüzde 50.1 oy alın, siz geçin başa. Geçemeyeceğinizi bugünden kabullenmişsiniz.
Çünkü bu millete bugüne kadar hep tepeden bakmışsınız. Bundan dolayı yüzde 50.1
almaya cesaretleri yok, yürekleri yok." dedi.
"GELECEĞİMİZE
KARAR VERECEĞİZ"
Çakır,
köylerde yaptığı konuşmasında özetle şunları söyledi:
"16
Nisan, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, bir Başbakanlık seçimi değil, bir
Belediye Başkanlığı veya Muhtarlık seçimi değil. Bu seçim, gelecek 100
yılımızın yönetim sistemini seçecek olduğumuz bir halk oylamasıdır.
Geleceğimize karar vereceğimiz bu oylamadan önce geçmişimize bir bakmamız
lazım. 1923 yılında Birinci Dünya Savaşı'ndan çıkmış ardından yedi düvele karşı
Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermiş, erkeklerinin çoğunu şehit vermiş, geride
yaralı gazilerimiz, ninelerimiz, bacılarımız ve küçük çocukların kaldığı bir
Türkiye'den Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduk.
CUMHURİYET
SABİTTİR
1945
yılına gelinceye kadar tek parti iktidarı vardı. 1950'de çok partili döneme
geçtik. Bugün nasıl Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir yönetim sistemi
değişikliği ise tek partili dönemden çok partili döneme geçmekte bir yönetim
sistemi değişikliğidir. Yani Cumhuriyet değişmez, Cumhuriyet sabittir, değişen
sadece yönetim sistemleridir.
1950'de,
Adnan Menderes milletin oylarıyla tek başına iktidara geldi. 10 sene bu millete
hizmet ettikten sonra, halkın görüşü sorulmadan, halkın ne düşündüğüne
bakılmadan görevden uzaklaştırıldı ve idam edildi. Yetmedi, 1971 yılında bir
Askeri Muhtıra daha yedik. 1980'lere gelirken kardeşi kardeşe düşürmek
suretiyle darbeye zemin hazırlayıp 1980'de bir Askeri Darbe daha yedik.
Ardından 1982'de bir Anayasa değişikliği yapıldı. Tabii darbecilerin çıkardığı
Anayasalar, hep darbecileri korumayla sınırlı kalmıştır. Darbeciler
sorgulanamaz, darbeciler yargılanamaz anlamında koruyucu yasalar
çıkarmışlardır. Türkiye, 1982'den bu yana halen daha sivil ve demokratik
Anayasasını yapamamıştır. Geldik 28 Şubat 1997'ye. O dönemler, faiz lobilerinin
devlet bankalarından teşvik adı altında yüzde 20 ile para alıp devletin diğer
kurumuna yüzde 120 ile faize para verdiği dönemlerdi. O dönemin Başbakanı Sayın
Necmettin Erbakan havuz sistemini oluşturup, kamunun paraya ve faize olan
ihtiyacını giderip kamunun para fazlası olan bankaya yatırmak yerine lazım olan
kamuya uygun tarifeden vermesiyle birlikte faiz lobilerinin hortumları kesilmiş
oldu. Bunların kışkırttığı askeriye içindeki darbe yanlıları ve medyanın da
gazlamasıyla bir post modern darbeyle karşılaştık. Ne dediler? İrtica geliyor.
O gün bunu algılayamayanlar, bugün baktığınız zaman fotoğraf çok daha net
görülüyor. Bir Fadime Şahin'i bulmuşlar pavyondan, sahtekâr bir zat olan Ali
Kalkancı'yı bulmuşlar şeyh yapmışlar, Müslüm Gündüz'ü bulmuşlar, Ankara
Kocatepe Camii'nin önünde sallanan adamları görmüşler. Bunlar bir daha
gözükmediler. Bunlar halkın algısını toparlayabilmek için sistemin kullandığı
isimlerdir.
DEVLETİN
İÇİNE SIZAN YAPILARDAN SIYRILIYORUZ
AK
Parti iktidara geldi, 15 Temmuz'da bugüne kadar yaşadığımız darbelerin, darbe
girişimlerinin en alçakçasıyla, en haincesiyle karşılaştık. Kökleri dışarıda
olan, dışarıdan emir alan içimizdeki sözüm ona kendilerini paşa, albay ve
general sayan, bu milletin emeklisinden, işçisinden, köylüsünden, asgari
ücretlisinden kesilen vergilerle alınan ve bu milletin, devletin güvenliğini
korumak için onların emrine verilen uçaklarla, tanklarla, toplarla, tüfeklerle,
kendilerinin emrine çocuklarını gönderen milletimizin üzerine ateş açmaları
suretiyle 248 şehit verdik. Vatan için, millet için, bayrak ve devlet için
canını feda eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Bu
hainlere soruyoruz, darbe yapma sebebiniz neydi diye. Türkiye'de sağlık
sistemini daha iyi yapmak için mi darbe yapmaya kalktınız diyoruz. Hayır.
Ekonomiyi düzeltmek için mi yaptınız diyoruz. Hayır. Milletin refah seviyesini
yükseltmek için mi darbe yapmaya kalktınız diyoruz. Hayır. Dertleri neydi?
Ülkemizin ilerleyişini durdurmaktı. Hem bu ülkenin ekmeğini yiyeceksiniz,
suyunu içeceksiniz, hem de bu devlet ve millet size en yüksek rütbe ve maaşları
verecek ama siz bu ülkenin ekmeğini yemenize rağmen ülkeye en büyük ihaneti
yapacaksınız. 15 Temmuz darbe kalkışması, 1970 ve 80'lerdekilerden bin kat daha
beter bir darbe kalkışmasıdır. Ama bu bizi kendimize getirdi. Devletin içine
sızan bütün yapılardan sıyrılıyoruz. Daha bitmedi, süreç devam ediyor.
KENDİ
GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESİYORUZ
2002'de
AK Parti iktidara geldi, krizlerle boğuşan Türkiye'de nefes almaya çalıştık.
Sağlık alanında Devlet Hastaneleri ile SSK Hastanelerini birleştireceğiz,
herkes eşit sağlık hizmeti alacak dedik. Ayağa kalktılar, bugün hayır diyenler
o gün de hayır dediler. Bunlar zaten bu devletin, milletin yararına ne yapılsa
hep hayır dediler. Hastaneleri birleştirdik. Sağlık sistemi çöker dediler.
Çöktü mü? Çökmedi, hamdolsun dörtdörtlük gidiyor. Kendilerini yalnız hisseden
engellilerimiz vardı. Hem engellilerimize, hem yaşlılarımıza, hem de bunlara
bakanlara ekonomik destek veriyoruz. Artık gelinlerle kaynanaların arası
düzeldi. Engelli ve yaşlılarımıza, daha uzun yaşasınlar diye daha iyi bakar
hale geldik. Allah'a hamdolsun engelli ve yaşlılarımızı topluma kazandırdık.
Türkiye'de uçaklara sadece zenginler binerdi, ama artık otobüs bileti fiyatına
uçakla seyahat etme özgürlüğü var. Öğrencisi, emeklisi, işçisi herkes uçağa
binebiliyor. Cumhuriyet tarihinde, 80 yılda yapılan karayolundan daha fazlasını
15 yılda yaptık. Örneğin Ereğli-Düzce arasını duble yol yaptık. Artık
vatandaşımızın bir kıymeti var, bir değeri var. Eskiden hastanelerde rehin
kalan vatandaşlarımızın artık devlet gibi bir sahibi var. Eskiden IMF
geliyordu, Başbakanlarımıza ayar veriyordu. Borç alan, emir alır. Mecburen
tamam diyordu. Şimdi IMF Başkanının adını bilen var mı? Allah'a hamdolsun
IMF'nin parasını verdik, ülkemizden gönderdik. Artık özgürüz. Ama az ama çok
kime ne vereceksek kendimiz belirliyoruz, kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz.
Milli ordu, güçlü ordu, güçlü Türkiye diyorduk. Bir insansız hava aracımız
yoktu, Amerika'dan, İsrail'den istihbarat desteği bekliyorduk. Siz bakın orada
terörist var mı diyorduk. Varsa yok dediler, yoksa var dediler, gittik boş
dağlara taşlara bombaları attık, hem ekonomik anlamda paralarımız gitti hem de
terörün belini kıramadık. 30 bin şehit verdik. Doğuda karakollarımız vardı, bir
saldırıda delik deşik olurlardı. Her saldırıda 30-40 şehit verdiğimiz Aktütün
karakolunu hatırlıyoruz. Ama bugün ekonomik durumumuz iyi olunca kalekollar
yaptık, hepsi savunmalı. Şimdi hiçbir kalekolumuza saldıramıyorlar. İnsansız
hava aracımızı yaptık, artık İsrail sen bizim yerimize bak, ey Amerika sen
bizim gözümüzle bak demiyoruz. Kendimiz bakıyoruz, bizim için tehdit
oluşturduğu an gidip tepesine çöküyoruz. Dağlarda şuan gezemiyorlar, şehre
inmeye kalktılar şehirlerde de hadlerini bildirdik, yurtdışına kaçmak zorunda
kaldılar. Artık Türkiye başkalarının yazdığı senaryolarda figüranlık, yardımcı
roller oynayacak bir ülke değil; kendi yazdığı senaryolarda başrol oynayacak
bir Türkiye'dir Allah'a şükür.
16
NİSAN, SON VİRAJDIR
Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi bize neyi getirecek? Örneğin bir köyde aynı yetkilere sahip iki
Muhtar olsa, bir Muhtar aşağı mahalleye iş yapacak, diğeri diyecek ki benim
hısım akraba yukarı tarafta önce yukarıyı yapalım. Biri parke yapalım, diğeri
beton yapalım derse ne olur? Bunlar belki bir müddet iyi geçinirler ama 3 ay
sonra birbirlerine girerler. Çift başlılık olan her yerde mutlaka restleşme
olur. İşte o restleşme olduğu gün onu çözmek çok daha zor. Bugünden aynı Muhtar
gibi, aynı Belediye Başkanlığı gibi kesintisiz 5 yıllığına, tek başına iş
başına Cumhurbaşkanı getireceğiz. Hem de en az yüzde 50 artı 1 oy ile.
Koalisyonlu dönemleri bir hatırlayalım. 1950'den bugüne 67 yıl geçti. Şu an
görevde olan hükümet, 65. Hükümet. Bir hükümet ortalama 1 yıl 2 ay görev
yapmış. AK Parti son dönemlerde 4 yılda bir, 5 yılda bir seçim yaptı da ortalama
yükseldi. 45 günde yapılan ve bozulan hükümet var.Bundan dolayı, 16 Nisan halk
oylaması Türkiye'nin önündeki son virajdır. Bundan sonra koalisyonlar seçimden
önce yapılacak. Göreceksiniz, eğer Cumhurbaşkanı sağcı ise yardımcılarından
biri yada kabinesinde solcular da olacak. Artık tam anlamıyla bütünleşeceğiz.
PPK'lıları çıkın, yüzde 50 oy almayı düşünen her Cumhurbaşkanı adayı halkın en
az yüzde 90'ına hitap etmek zorundadır, onların duygu ve düşüncelerine, değer
yargılarına değer vermek zorundadır.
YÜZDE
50.1 ALMAYA CESARETLERİ YOK
16 Nisan, bir Cumhurbaşkanı seçimi değildir; sistemin seçimidir. Hayır diyenlere sesleniyorum; siz de çalışın, bu milletten yüzde 50.1 oy alın, siz geçin başa. Geçemeyeceğinizi bugünden kabullenmişsiniz. Çünkü bu millete bugüne kadar hep tepeden bakmışsınız. Bundan dolayı yüzde 50.1 almaya cesaretleri yok, yürekleri yok. Bu bir yönetim sistemidir, bundan sonra koalisyonlar olmayacak. Sizlerden sandıklardan güçlü bir Evet' çıkararak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne sahip çıkmanızı istiyoruz."
Haber :
ETİKETLER : Yazdır