DEMİRTAŞ'TAN "TWİTTER SİYASETİ" ELEŞTİRİSİ!
CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, "Sanırım, iktidarın istediği Twitter muhalefeti yani sınırlı, konuşamayan ve bir cümlede bütün söylemek istediklerini ifade eden bir Twitter muhalefeti istiyor benim anladığım kadarıyla" dedi.
19 Temmuz 2017 15:38:56
CHP Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaş, "Sanırım, iktidarın istediği Twitter muhalefeti
yani sınırlı, konuşamayan ve bir cümlede bütün söylemek istediklerini ifade
eden bir Twitter muhalefeti istiyor benim anladığım kadarıyla" dedi.
Demirtaş, TBMM
içtüzüğünün değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşüldüğü Anayasa
Komisyonunda,. Etkin çalışma, verimli çalışma, huzurlu çalışma gerekçeleriyle
İç Tüzük'te önemli değişiklikler yapılmaya çalışıldığını belirtti.
Bunun iktidar
partisiyle bir diğer muhalefet partisinin uzlaşmasıyla getirilen bir değişiklik
olduğunu hatırlatan Demirtaş, " Montesquieu'nun Kanunların Ruhu' eserinde
belirttiği gibi, her kanunun bir ruhu vardır. Dolayısıyla, İç Tüzük de Türkiye
Büyük Millet Meclisinin anayasası olarak kabul edilmesi nedeniyle bu İç
Tüzük'ün de bir ruhu olduğunu düşünüyoruz. Bu ruh nereden geliyor, bu iklim
nereden geliyor; ona bir bakmamız gerekiyor" dedi.
15 TEMMUZ GECESİ
TBMM'Yİ ANLATTI
Zonguldak
Milletvekili Demirtaş hain FETÖ darbesi girişimiyle birlikte TBMM'nin
bombalandığı saatlerde yaşadıklarını ise şöyle anlattı:
"Bu bombalarla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi aslında kenetlendi. Buraya gelen ilk milletvekili bizim Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızdı ve diğer partilerden milletvekili arkadaşlarımız da geldiler ve kol kola hep beraber, birlikte bu Meclis çatısı altında atılan bombalara, daha doğrusu millî iradeye karşı atılan bu bombalara karşı birlikte mücadele verdik. O gece Sayın Ahmet İyimaya'yla aynı yerdeydik Sayın İyimaya olsaydı, hatırlayacaktır; az önce çıktı kendisi- ve hep beraberdik. Yine, ismini hatırlayamadığım AK Partili milletvekili arkadaşımızla yan yana oturuyorduk. Konuşmalar yapılmıştı. Grup başkan vekillerimiz, Meclis Başkanımız tarafından çok kuvvetli bir irade sergilenmişti bu darbeye karşı. O arkadaşıma dedim ki AK Partili milletvekili -kendisi de deneyimli, tecrübeli bir milletvekili arkadaşımızmış, galiba 4'üncü dönemiymiş, ismini hatırlayamadım- arkadaşıma: Bakın, düne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek adam rejimine yönelik bir adımla farklı bir noktaya taşımak istiyordunuz. Bu gece anladınız mı güçlü bir Parlamentonun, güçlü bir Meclisin önemi ve değerini?' Evet, bizim çalışmalarımız oldu ama haklısınız, bu gece Türkiye Büyük Millet Meclisi iyi bir sınav verdi' dedi. Bakın, o hain geceden sonra, 15 Temmuzdan sonra 20 Temmuzda bir olağanüstü hâl çıkarıldı. Olağanüstü hâlle birlikte Türkiye olağanüstü bir rejime doğru evrilmeye başladı. Şimdi, baktığımız zaman, burada, tabii, özellikle 20 Temmuzdaki bu OHAL uygulamasının bir uzantısı olarak görüyorum ben bunu. Dediğim gibi, az önce ifade ettiğim gibi kanunların bir ruhu vardır, bir iklimde, bir toplumsal havada ortaya çıkması gerekir. Bu iklimi, bu ruhu iki parti yani Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi birlikte inşa ettiler. Bu OHAL'le birlikte en son Anayasa değişikliklerini içeren, Türkiye'deki kuvvetler ayrılığını bitiren, demokrasiyi temelinden sarsan ve yok eden son derece önemli bir Anayasa değişikliği gerçekleştirildi. Tabii ki bu Anayasa değişikliği bir YSK darbesiyle, YSK'nın yanlış vermiş olduğu kararlarla gayrimeşru hâle geldi."
"ÇOĞUNLUK OLMANIZ
HAKLI OLDUĞUNUZU GÖSTERMEZ!"
Demirtaş, meclis
içtüzüğü değişikliğinin AK Parti ve MHP milletvekillerinin çoğunluğuyla
içtüzüğü değiştirebileceklerini, buna bir itirazları olmadığını belirterek, "
Ancak bu çoğunlukla bunu değiştiriyor olmanız sizin haklı olduğunuzu göstermez"
dedi.
CHP Milletvekili
şunları söyledi:
"Burada, tabii, bir
iradeye, bu ruha iyi bakmak lazım. Yani Türkiye'yi siz daha demokratik, daha
böyle temel insan hak ve hürriyetlerine saygı duyan, daha adaletli bir ülke mi
yapmak istiyorsunuz? Yoksa daha otoriter, daha baskıcı, işte, Orta Asya, Orta
Doğu, Afrika ve Güney Amerika ülkelerindeki gibi baskıcı bir rejim,
demokrasinin olmadığı otoriter bir rejim mi inşa etmek istiyorsunuz? İşte, bu
noktada bu Meclis İçtüzüğüne baktığımızda böyle bir durum ortaya çıkıyor. Bu,
muhalefetin sesini kısan, Parlamentoyu zayıflatan ve Parlamentonun saygınlığını
iyice azaltan bir İç Tüzük değişiklik teklifiyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Şimdi, tabii, bu muhalefetin önemi demokrasilerde ortaya çıkıyor. Bakın,
iktidar bütün yönetim biçimlerinde vardır ama muhalefet sadece demokrasilerde
vardır ve muhalefet, güçlü muhalefet çağdaş ileri demokrasilerde vardır. Sizin
demokratik bir ülke olup olmamanız muhalefete verilen söz hakkıyla, muhalefete
verilen haklarla ve Parlamentonun saygınlığıyla ve gücüyle ölçülür ama
baktığımızda, maalesef, Gazi Meclisimizin gücünü tamamen zayıflatacak, dünya
parlamentoları nezdinde saygınlığını en alt kümelere itecek bir İç Tüzük
değişiklik teklifiyle karşı karşıyayız."
"80 MİLYONU TEMSİL
EDİYORUZ"
Muhalefetin de,
iktidar partisi milletvekillerinin de 80 milyonu temsil ettiğini vurgulayan
Demirtaş, "İktidar erki, elbette Hükûmet kanunları çıkarmak isteyecektir ama
Parlamentonun kuruluş amacına ve felsefesine, demokrasinin kuruluş amacına ve
felsefesine uygun şekilde bu kanunları, yasaları etraflıca tartışmamız
gerekmektedir. Eğer biz bu tartışmayı yapamayacaksak, eğer bu şekilde bir
uzlaşma kültürü oluşturamayacaksak o zaman Parlamentonun bir önemi ve anlamı
kalmamaktadır. Burada bu İç Tüzük değişikliğiyle maalesef böyle bir otoriter,
baskıcı yönetimin, OHAL yönetiminin ruhunu yansıtan bir İç Tüzük değişikliğiyle
karşı karşıyayız. Burada, tabii, birkaç önemli nokta var: İ şte, bizler,
arkadaşlar, 80 milyonun taleplerini, önemli gördüğümüz taleplerini ancak bu
Meclis araştırma önergelerinin gündeme alınmasıyla ve bunların kamuoyuna
duyurulmasıyla ortaya koyabiliyoruz. Yani bizler şahsımızın adına yapmıyoruz
bunu, yine millet iradesinin bir tecellisi olarak yapıyoruz, kendimiz için
yaptığımız bir şey yok" dedi.
SINIRLANDIRMAYA
TEPKİ
Komisyon başkanının
konuşma süresini sınırlamasına da tepki gösteren Demirtaş, "Üç dakikalık
sınırlandırmalar var. Az önce Sayın Parsak "Facebook siyaseti" gibi bir cümle
ifade etti. Bakın, bu hâlde Twitter siyasetine benziyor bu. Yani üç dakikayla
sınırlandırıyorsunuz aynı Twitter'ın 160 karakterle sınırlandırması gibi.
Sanırım, iktidarın istediği Twitter muhalefeti yani sınırlı, konuşamayan ve bir
cümlede bütün söylemek istediklerini ifade eden bir Twitter muhalefeti istiyor
benim anladığım kadarıyla. Yine bir başka konu, bu yoklama noktasında, ciddi
derecede yoklamayla ilgili sınırlandırma söz konusu, tamamen ortadan kalkmıyor
ama yoklama istemeyle ilgili bir sınırlandırma söz konusu; bunu kabul etmemiz
mümkün değil. Değerli arkadaşlar, yoklama, bizim kendimizi ifade edebilmemizin
en önemli yollarından birisidir. Sizler, iktidar milletvekilleri olarak
Parlamentoya devam etmezseniz ve bizler boş sıralara konuşursak bunun bir
anlamı yok arkadaşlar. Bizler toplumun sesiyiz, biz milletin sesiyiz, millî
irad enin sesiyiz hep birlikte. Yani yoklama istemediğiniz zaman, Parlamento
sırasında iktidar milletvekilleri veya bakanlar olmadığında bizim konuşmamızın
fazla bir anlamı ve önemi yok çünkü geniş kitlelere ulaşmamızı da
engelliyorsunuz. Nasıl engelliyorsunuz? Saat yedide TRT 3'ten yayınlanan bu
Meclis görüşmeleri bile bitiyor, yediden sonra yaptığımız konuşmaların
hiçbirisi yayınlanmıyor. Doğal olarak, biz milletin sesi olarak, millî iradenin
sesi olarak topluma nasıl ileteceğiz sözlerimizi ve görüşlerimizi?"
"ATATÜRK MİLLİ
DEĞİL Mİ?"
Demirtaş, bazı özel
törenlerde frak giyilmesi zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin teklifine de
eleştiriler getirerek şunları söyledi:
" Milliyetçi
Hareket Partisinin alt komisyon görüşmeleri sırasında değerli temsi lciler şunu
ifade ettiler: Bu ve aynı zamanda dün Sayın Erkan Akçay şunu ifade ettiler,
dediler ki: "Bu millî bir kıyafet değil. Türk örf ananelerine uymuyor."
Şeklinde bir ifadede bulundular. Benzer, o anlamda, o minvalde ifadede
bulundular. Ben şunu anlayamıyorum: Atatürk'ün giydiği ve bugüne kadar da
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlarının kullandığı bir kıyafet Milliyetçi
Hareket Partisini niye rahatsız ediyor? Atatürk millî değil mi? Bunu sormak
istiyorum. Ben bunu kabul edemiyorum. Yani Milliyetçi Hareket Partisi gibi bir
partinin Atatürk'ün giydiği kıyafeti bu Meclisten ortadan kaldırılmasını ben
kabul edemiyorum. Bakın kıyafetler bir ritüeldir. Yargıçlar, savcılar,
avukatlar ne yaparlar? Cüppe giyerler. Bakın cüppe de bir kıyafettir,
ritüeldir.
Burada tabii yine
alt komisyon görüşmeleri sırasında Sayın Parsak burada olsaydı ona da bir yanıt
verme ihtiyacı hissetmiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurlu
çalışmasını istediklerini ve huzurlu çalışmanın yolunu da bunlardan geçtiğini
ifade etmişti. Bakın "huzurlu çalışma" derken neyi kastediyoruz? İktidarın
huzuru mu? Kimin huzuru? Bizler muhalefet partisiyiz ve muhalefetin özelliği
budur. İktidarın huzurunu kaçıracak ki, toplumun gerçek sorunlarını ortaya koya
cak ki, iktidarı eleştirecek ki, huzuru kaçacak ki iktidarın biz muhalefet
görevimizi yapabilelim. Yani sanırım anladığım kadarıyla bu huzurlu çalışma
ortamından kasıt muhalefet hiçbir şey söylemesin, o anlam çıkıyor, başka bir
anlam çıkmıyor. Peki, biz nasıl milletin sorunlarını gündeme getireceğiz?
Milletin sorunları gündeme geldiği zaman da iktidar huzursuz oluyor.
Demirtaş, konuşmasının sonunda " Doğal olarak bu İç Tüzük değişikliklerinin ben bir an evvel geri çekilmesini umuyorum ve diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin de bu işe ortak olmamasını diliyorum. Bir muhalefet partisi olarak muhalefetin sesinin kısılmasına bu derece heves edilmesini hâlâ anlayabilmiş değilim" ifadelerini kullandı.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor