KADINA YÖNELİK ŞİDDETE 'HAYIR'DEDİLER
Kdz.Ereğli Kadın Platformu üyeleri, 25 Kasım ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ dolayısıyla Atatürk Anıtı’na yürüyerek basın açıklamasında bulundu.
25 Kasim 2018 19:23:44
Kdz.Ereğli Kadın Platformu üyeleri, 25 Kasım ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ dolayısıyla Atatürk Anıtı’na yürüyerek basın açıklamasında bulundu.
Saat 17.00’de Çınaraltı’nda toplanan Ereğli Kadın Platformu üyeleri, ellerinde kadın şiddetine dikkat çeken pankartlarla Atatürk Anıtı’na kadar yürüdüler.
Ereğli Kadın Platformu Sözcüsü Duygu Aydın, burada basın açıklamasında bulunarak, şiddetin her türlüsünün son bulmasını isteyerek, barış ve huzur içinde yaşamanın hakları olduğunu ifade etti.
Aydın, açıklamasında şunları ifade etti:
“25 Kasım Dominik Cumhuriyeti’ni 31 yıl boyunca kanla, baskı ve zulümle yöneten diktatör Trujillo’ya karşı mücadele eden, Mirabel Kız Kardeşlerin 25 Kasım 1960’da tecavüz edilerek ve dövülerek öldürülmesinin anısına, baskılara yenilmeyen yürekli kadınların mücadelesini onurlandırmak ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek adına ölümsüzleştirdiğimiz gündür.
1960’dan bu yana erkek egemen sistemin yarattığı eşitsizlikler, ayrımcılıklar, savaşlar, derinleşerek devam etmektedir. Tüm dünyada devletler uyguladıkları baskıcı politikalarla kadına yönelik şiddetin boyutlarını ve dozajını arttırmıştır. Böylesi bir gerçekliğin yaşandığı bugün, biz kadınlar erkek egemen sisteme ve yarattığı şiddetin her türlüsüne karşı; savaşa, tacize, tecavüze, yoksulluğa, haklarımızın yok edilmesine, eşitsizliğe ve gericiliğe karşı bir kez daha alanlardayız.
Yaşamın her alanını dönüştürme, şiddetsiz bir dünyayı örme iddiamızla alanlardayız, alanlarda olmaya da devam edeceğiz.
Dünya ekonomik forumu küresel cinsiyet uçurumu raporuna göre, Türkiye 140 ülke arasında 131. Sıradadır. “Kadın erkek eşit değildir!” diyen zihniyet, bu geriliği yeterli görmüyor olacak ki, kadın düşmanı politikalarıyla, kazanılmış haklarımıza dönük saldırılarla var olan eşitsizliğe her geçen gün daha da derinleştiriyor. Her üç kadından biri şiddetin en az bir biçimine maruz kalıyorken, şiddeti önlemek için daha etkin mekanizmalar oluşturmak yerine, 6284 No’lu ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi yasasını kaldırmaya çalışıyorlar. Oysa bu yasa, uygulamadaki eksikliklerine rağmen şiddeti önlemeye dair elimizdeki tek yasadır. Diğer yandan, mecliste boşanmayı önleme komisyonu aracılığıyla hazırlatılan yüzlerce sayfalık raporla, kadının aile içinde uğradığı şiddeti meşrulaştırmaya çabalıyorlar. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere imzalanan uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyenler, en son olarak nafaka hakkına göz diktiler. “Kadın erkeğe, aileye daha fazla bağımlı olsun” hesaplarını yapanlara bugün buradan cevap veriyoruz: “HAKLARIMIZA VE HAYATLARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ. KÖLE OLMAYACAĞIZ.”
Aile Değil Kadınız, Kadın Bakanlığı’nda ısrarcıyız!
Bildiğimiz gibi hükümetin aileye korumayı önceleyen politikaları “kadın” adının bakanlık başta olmak üzere pek çok yerden çıkarılmasıyla sonuçlandı. Yeni rejime uyum çerçevesinde kurulan, adını bile söylemekte zorlandığımız yeni torba bakanlığında tıpkı “Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı” gibi kadınların gerçek sorunlarına çözüm üretmek niyetinde olmadığını geçmiş 16 yıllık pratikten biliyoruz. Kadına yönelik şiddeti münferit gören, tacizi tecavüzü meşru kılan, istismarda rıza arayan, LGBTİ+lara yönelik nefret cinayetlerini savunan, erkeğin tekilinde bir aile ve ülke anlayışında kadını kaderiyle baş başa bırakan bir bakanlığın üreteceği tek şey kadın düşmanlığıdır. Biz, toplumsal cinsiyet eşitliği perspekifini esas alan ve kadınlarla birlikte politikalar üreten, bir kadın bakanlığının acilen kurulmasında ısrar ediyoruz.
Hükümetin Makbul Kadın Sınırlarını Tanımıyoruz!
Toplumsal yaşamı baştan aşağı dinselleştirmek, kadını kamusal alanlardan uzaklaştırmak amacıyla, sosyal politikaları diyanet eliyle dizayn eden, laik-seküler yaşamı yok eden ve kadın kazanımlarını hedef alan düzenlemeler yapılmak isteniyor. Aile ve dini rehberlik büroları, aile irşat merkezleri, hadım cezası, cinsel istismarda rıza yaşını 12’ye düşüren tecavüz yasa tasarısı, din adamlarının aile psikoloji olarak görevlendirilmesi, müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi, bunlardan yalnızca bazıları. Bir yandan da, din temelli müfredat değişiklikleriyle, dini eğitimin erken çocukluk yaşına indirilmesiyle, karma eğitimin sonlandırılmasının önünün açılmasıyla eğitim alanı dinselleştirilerek ideolojilerine göre bir toplum yaratmayı çabalıyorlar. Bütün bunların yanında medyanın namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları; işkence magazinleştirilerek verilmektedir. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanıp, fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip etmediği tartışılıyor. Mağdurlar suçlanıyor, suçlular mağdur ilan ediliyor. Şiddet dinsel-geleneksel ön yargılarla; cinsiyet ayrımcı politakalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor. Kadınlara dayatılan sınırları kabul etmiyoruz. Laiklikten ve seküler yaşamdan vazgeçmeyeceğiz.
Emeğimize sahip çıkacağız, güvencesizliğe teslim olmayacağız!
Çalışma yaşamında da, ayrımcılığı ve eşitsizliği en derin yaşayan yine kadınlar olmaktadır. Ev içerisinde görünmez kılınan emeğimiz ücretli istihdam içerisinde de geleneksel rollere göre konumlandırılmakta, kamusal hizmet olması gereken çocuk, yaşlı ve hasta bakım sorumluluğu her daim kadınların omzuna yüklenmektedir.
İşgücü piyasasında ilk gözden çıkarılan kadınlar olurken, ev geçiminin ağırlığı en çok kadınlar üzerine kalmakta, tasarruf yaparken de ev içi çalışma yükleri katlanmaktadır. Ekonomik kriz bizi işsiz, güvencesiz bırakarak daha fazla yoksullaştırırken, her türlü şiddete de açık hale getiriyor. En fazla kadınları etkileyecek esnek, performansa dayalı çalışmayı, emeklilik hakkını gaspını sağlamak istiyorlar. Krizin faturasını bizlere ödetmeye çalışanlara buradan birkez daha sesleniyoruz: Faturayı krizi yaratanlar ödesin, biz ödemeyi reddediyoruz”
Kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın sona erdirilmesi için, Devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet ve eylemini açık bir şekilde kınamasını, şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve nitelikli sığınma evlerinin sayısının arttırılmasını, ücretsiz danışmanlık psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardım yapılmasını, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte yaşama geçirilmesini, aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, ana-baba programları başlatılmasını, kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanılmasının sağlanmasını, medyanın kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini, evde sokakta iş yerinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlulularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını 6284 sayılı kanunun etkin olarak kullanılmasını ve geliştirilmesini istiyoruz.
Özgürlüğümüze, bedenimize, hayatımıza, kadın mücadelesine yönelik saldırıları; bizlere reva görülen bu düzeni kabul etmiyoruz! Sözümüzü örgütleyebilme, yan yana gelme ve hayatı değiştirme iradesinde ve iddiasındayız. Biliyoruz ki, bizi kenara iten, yok sayan, emeğimizi görünmez kılan, bedenlerimizi metalaştıran bu sömürü çarkını, dişlilerine bir çakıl taşı olup takıldığımızda, bu çark dönemeyecek.
Her türlü şiddetin son bulduğu, tacizin tecavüzün, istismarın, kadın cinayetlerinin, savaşın olmadığı; eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülkede barış ve huzur içinde yaşamak hakkımız. Sen de gel, güç kat, “ELELE KADIN DAYANIŞMASIYLA ŞİDDETSİZ BİR DÜNYAYA” birlikte yürüyelim.”
Haber : EREĞLİ SAHİL GAZETESİ
ETİKETLER : Yazdır