ARSLAN:'ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN'
Atatürkçü Düşünce Derneği Kdz. Ereğli Şube Başkanı Yusuf ARSLAN, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını yayınladığı mesaj ile kutladı.
20 Nisan 2018 17:21:17
Atatürkçü Düşünce Derneği Kdz. Ereğli Şube Başkanı Yusuf ARSLAN, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını yayınladığı mesaj ile kutladı.
23 Nisan
Çocuk Bayramının önüne Ulusal Egemenlik kavramının eklenmiş olmasının son
derece anlamlı olduğunu yayınladığı mesajında anlatan Yusuf ARSLAN, şunları
ifade etti:
"Ulusal Egemenliğimizin simgesi Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 98. yılını kutluyoruz. Buna bağlı olarak yeryüzünde
çocuklara armağan edilmiş tek bayram olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı
da coşkuyla kutluyoruz. Bu bayramı başka kutlamalarla karartma çabalarına
rağmen
23
Nisan Çocuk Bayramının önüne Ulusal Egemenlik kavramının eklenmiş olması son
derece anlamlıdır. Türk ulusu 98 yıl önce ilk kez bir padişahın egemenliği
yerine "Ulusun Egemenliği" kavramını getirmiştir. "Ulus Egemenliği"
yerine tek adam egemenliği isteyenler bu nedenle bu bayramdan hiçbir zaman
hoşlanmamışlardır. Hoşlanmama,
giderek tavır almaya dönüşmüş, diğer ulusal bayramlara da genişlemiştir.
Yurdumuzun kurtarıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün anısı
önünde saygı duruşunda bulunmayı "sap gibi dikilmek" olarak niteleye bilmişler,
her ulusal bayramda bir mazeret üretmişlerdir. Bu mazeret gün gelmiş sağlık
sorunu, gün gelmiş deprem, gün gelmiş terör olmuştur.
Ulusal
Egemenlik kavramına karşı olanlar, yıllar boyunca bu bayram kutlamalarını
karartmak için FETÖ liderinden ödünç aldıkları "Kutlu Doğum Haftası" icat
etmişlerdi. Fakat aynı FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde başları sıkışınca
Ulusal Egemenliğin simgesi TBMM binasına sığınmışlar, parti merkezlerine
Atatürk'ün dev posterini asmak zorunda kalmışlardır.
Ulusal
bağımsızlığımızı savunmanın tek yolunun Ulusal Egemenlik kavramının simgesi
olan TBMM olduğunu kabul eder görünmüşlerdir. Ancak ne yazık ki darbe
girişiminin üzerinden bir yıl bile geçmeden meclisi işlevsizleştirecek Anayasa
değişikliğini seçim hileleri ile dayatıp yasallaştırmışlardır.
Büyük
bir askeri deha olan Mustafa Kemal Paşa, Birinci Paylaşım Savaşı sonucunda
işgale uğrayan yurdumuzu kurtarmanın yolunun bir ordu kurmaktan daha önce, Ulus
Egemenliğinin simgesi meclis olduğunu kabul ettirerek Anadolu'da kongreler
düzenledikten sonra Ankara'ya gelerek Büyük Millet Meclisini kurmuştur.
Mustafa
Kemal Paşa ve arkadaşları, savaşın ateşine, İstanbul'daki Padişahın ihanetine,
Meclisteki sert muhalefete rağmen Meclisi çalıştırmaktan asla vazgeçmemiştir.
Ulus iradesi hep egemen kılınmıştır.
Bu
nedenle 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Anayasamız "Egemenlik bila kaydı
şart milletindir" şiarını kabul etmiş ve bu sözü meclisin duvarına asmıştır.
Ulusal
Kurtuluş Savaşımız sadece işgalcileri bozguna uğratmamış, aynı zamanda Ulusal
Egemenliğin esaret zinciri İstanbul'daki kukla Osmanlı rejimini de yenilgiye
uğratmıştır. Bu nedenle zaferden hemen sonra, 1 Kasım 1922 günü Mecliste
Mustafa Kemal Paşa bir sıranın üzerine çıkarak şu devrimci sözlerle saltanatın
kaldırılmasının önünü açmıştır:
"Egemenlik hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye
görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Egemenlik güçle, erkle ve zorla alınır.
Osmanoğulları zorla Türk Ulusu'nun egemenliğine el koymuşlardır. Bu
yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi Türk ulusu, bu
saldırganlara artık yeter' diyerek, egemenliğini eylemli olarak kendi eline
almış bulunuyor!"
Atatürk
bu sözleri özellikle seçerek söylemiştir. Başkomutanlık Muharebesinin 2. yıl dönümünde Afyon'da şunları söylemiştir:
"Efendiler, milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun
karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti
üzerine kurulmuş olan kurumlar, her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. Avrupa'nın
ortasından ta doğunun diğer ucundaki binlerce senelik memleketlere bakacak
olursak, Osmanlı İmparatorluğunun hak ettiği sonu daha güzel anlayabiliriz.
"Arkadaşlar, saraylarının içinde Türk'ten başka unsurlara
dayanarak, düşmanlarla birleşerek, Anadolu'nun, Türklüğün karşısında yürüyen
çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından sürülmeleri, düşmanların denize
dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir. Türk milletinin atalarının kutlu
emaneti olan bu topraklarda tam anlamıyla efendi olarak yaşaması; ancak o
lüzumsuz ve manasız olmaktan başka, varlıkları tam zarar ve felaket olan
makamların yok edilmesiyle mümkün olabilirdi.
"Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanını ve Türk milletinin
geçirdiği acıları, üzüntüleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur. Bu kadar
üzüntüler ve kötülükler geçirdikten sonra elbette Türk öğrenmiştir ki, vatanı
yeniden yapmak ve orada mutlu ve hür yaşayabilmek için mutlaka egemenliğine sahip
kalmak ve Cumhuriyet bayrağı altında bütün çocuklarını toplu ve dikkatli
bulundurmak gereklidir."
Ulusal Egemenliğin temsil makamında oturup, "Ulusal
Egemenlik" kavramına karşı olmak, Meclisi işlevsizleştirip yeni saraylar inşa
etmek, dünün Osmanlıcılarını kurtaramadığı gibi günümüzün Osmanlıcılarını
kurtaramayacaktır.
Daha dün, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını FETÖ'nün
"Kutlu Doğum Haftası" icadı ile karalamaya çabalayanlar şimdi, aynı zamanda
Kurtuluş Savaşının kahramanları olan askerlerimizin İngilizleri yendiği Kut-ül
Amare zaferini, karatma malzemesi olarak kullanıyorlar. Türk ulusu tarihteki
hiçbir zaferlerine saygısızlık etmez. Ancak Ulusal Egemenlik kavramına sahip
çıkmayanları da affetmez.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun "
Haber :
ETİKETLER : Yazdır